Monday, 11 January 2016

Teknoloji, çocuklarımız, okullarımız ve Mini Bir Test!



Son yıllarda her ne kadar evlerimizde, kıyafetlerimizde,hatta saçlarımızda eskiye özlem duyuyor olsak da teknolojiden uzak durmamız, pratik yaşantımıza katmış olduğu kolaylıklara gözlerimizi kapatmamız  mümkün değil. 

Çevremize şöyle bir baktığımızda bebek denecek yaşlardaki çocuklardan tutunda yetmişli yaşlara kadar pek çok kişinin elinde akkıllı cep telefonları, tabletler vb. 'ni görmek günümüzde çok doğal oldu. Kimi bunları telefon aracı olarak kullanıp yakınları ile iletişime geçiyor, kimi video ya da filim izliyor, kimisi araştırması için dünyanın bir başka ucundaki arşivlere giriyor, keşiflere çıkıyor, dünyayı geziyor, oyunlar oynuyor, seminerlere katılıyor daha neler neler...

Yukarıda saydığım etkinliklerin hepsi -cebimizde taşıyabilecek kadar küçük tek bir icat ile gerçekleşebiliyor!

Bahsi geçen bu icatlara sadece gençler meraklı değil, yetişkinlerde neredeyse aynı derecede tutkulu diyebiliriz. Hatta abartı yok, her iki grup arasında bunlara karşı görünmez tatlı bir yarış sezinleyebilirsiniz ! Böyle olunca da aklıma şöyle bir-iki soru geliyor: " Acaba biz mi gençleri, gençler mi bizi takip edip, örnek alıyor ?"  Başka bir soru da : "Teknolojiye karşı olan tutkunun bir  yaşı var mı acaba?" 

Her ne dersek diyelim, ne tarafından bakarsak bakalım ya da yorumlayalım; telefonlarımız, tabletlerimiz artık hayatımızın merkezinde! Evlerimizde en baş köşede, yatak odalarımızda başucumuzda, okullarımızda çantalarımızın ya da ceplerimizin içinde yer alıyor.
Peki hayranı olduğumuz bu teknolojik aletler;  hayatımıza taşımış olduğu onca kolaylığın yanında ne gibi sakıncalar  doğuruyor ki uzmanlar bu gözlemlerinden yola çıkarak yoğun bir şekilde bu konuyla ilgili araştırmalar yapıyor bulgular sonrasında da değişik platformlarda seminerler organize ediyor.

Teknolojiden doğan bu dezavantajları -dile getirsek de getirmesek de- pek çoğumuz az-çok farkındayız . Bu farkında olduğumuz sorunların çözümlerine dair birşeyler yapıyor muyuz, neler yapabiliriz peki? Şimdi okuyor olduğunuz yazımda bu problemlerin sadece bir kaçına değinip, ne gibi çözümlerle konuya yaklaşabileceğimizi paylaşmak istiyorum. 

* Bire-bir iletişimlerimiz yerini giderek sanal iletişimler almaya başladı
Teknolojik aletler aracılığı ile kurduğumuz sanal iletişimler özel hayatlarımız için birer tehdit aracına dönüşebilir hale geldi. Henüz  iyi tanımadığımız, yüz-yüze iletişim kurmadığımız yabancı diyebileceğimiz insanlar, günden güne, saatlerce sohbet edip, oyunlar oynayabildiğimiz evlerimizdeki sanal misafirlerimiz olmaya başladı.     
Oysa çocuklarımızın olgunlaşma süreci boyunca biz yetişkinler onların sağlıklı çevrelerde yetişmeleri için çabalar durur, elimizden gelenin en iyisini yapmak için uğraşırız. Onları en güvenli olduğuna inandığımız ,iyi örnek teşkil edeceğini düşündüğümüz çevrelerde  yetiştirmek isteriz. Daha küçücük yaşlarından itibaren ilk tanıştıkları insanlara karşı dikkatli olmalarını tembihleriz! Şöyle ki :   "..lütfen çocuğum iyi tanımadığın insanlara karşı temkinli ol, yabancılardan uzak dur, onlara karşı mesafeli ol, özel hayatını, problemlerini bu kişilerle paylaşmak için acele etme!" gibi hatırlatmalarla  çocuğumuzu sosyal hayata en iyi şekilde hazırlamaya çalışırız.
Biliyoruz ki ergenlik çağındaki bu çocukların hayatında, arkadaşlıkların rolü oldukça  büyüktür. Uzmanlar tarafından yapılmış deneysel araştırmalar da bunun böyle olduğuna dair gözlemlerimizi pekiştirmektedir. Özellikle gençlerin kararlar alma noktasında bu arkadaşlıkların güçlü bir etkiye sahip olduğuna dair elde edilen bulgular vardır. 
Eğer çocuklarımızın sanal  iletişim dünyasında kurmuş oldukları bu yüzlerce arkadaşı, arkadaş gruplarını bir düşünecek olursak; bu şartlar altında, onların sağlıklı ve güvenli bir sosyal çevrede yetişmeleri için gerekli ortamı hazırlamakta daha ne kadar zorlanacağımızı  tahmin edebiliriz. 

Cep telefonları - tabletler ya da bilgisayarlar ile çocuklar arasında oluşan ve alışkanlığa dönüşen bu bağ, gençlerimizin daha çok evlere, odalara kapanmalarına, ailenin hep birlikte olacağı vakitler içinde onlardan uzaklaşmalarına,  hatta yalnızlaşmalarına, uyku sorunları, duygusal problemler, düşük okul başarısı yaşamalarına sebep olabilmektedir.         
Hazır sanal iletişimi, sizlerle bu derece paylaşmışken konumuzla alakalı olabileceğini düşündüğüm ve severek izlediğim, bir filim önerim olacak sizlere  - tabi daha önce izlemediyseniz!- Filim'in orjinal adı "Her" , bizim dilimiz de ise "Aşk" olarak çevrilmiş. Spike Jone'un yönettiğ filimin başrollerinde ise Joaquin Phoenix, Amay Adams ve Scarlett Johansson oynamaktadır (not: bahsettiğim filim 15 yaş üzeri için izlemeye uygundur). Bakalım izledikten sonra sizleri ne şekilde etkileyecek, kafanızda yaşadığımız teknolojik çağa yönelik pek çok soru oluşmasına sebep olacak mı? 

* Yukarıda tasvir etmeye çalıştığım manzaraya bir de okullarımız eklendi. 
Güvenlik maksadı ile çocuklarımızın ellerine verdiğimiz telefonlar; bilinçli kullanılmadığı için okul hayatını tehdit eden unsurlar olmaya başladı. Ders sırasında zamanlı zamansız gelen text mesajları, telefon uyarıları ile derse odaklaşmak, dersten beklenen verimi almak zorlaştı. Halihazırda konsantrasyon güçlüğü yaşayan çocuklarımız üzerindeki sıkıntı daha da arttı. Daha da fenası, uygun olmayan videoların ya da resimlerin bir şekilde okul ortamına kadar gelip, bir anda öğrenciler arasında yayılma, dolayısıyla çocuk istismarı riski artmış oldu!
Kısaca öğretmenlerimizin işi daha bir zorlaştı; derslerde karşılaştıkları, öğrenme ve öğretmeye yönelik sorunlar  büyüdü.

Saydığım tüm bu dezavantajları ne şekilde ortadan kaldırabiliriz? şimdi ona bir bakalım: Problemin çözümüne dört düzeyde yaklaşmamızda fayda var. Bunlar: Milli eğitim, okul, aile ve çocuk 

. Milli eğitim düzeyinde; 
Psikologlar, rehber öğretmenler, sosyologlar gibi uzmanlarımız tarafından okullarımızdaki problemler tespit edildikten sonra -eğer gerekiyorsa- okul yönetmelikleri tekrardan gözden geçirilmeli ve yeni düzenlemeler getirilmelidir. Arkasından uygulamaya konulan, yeni  yöntem ya da kurallar iyi bir şekilde gözlendikten sonra; pozitif bir değiliklik oluşturup oluşturmadığına bakılmalı, değerlendirmeli, gerekiyorsa eksiklikleri telafi edilmelidir.

. Okul düzeyinde
Gene uzmanlarımız aracılığı ile öğretmenlerimize; okullarımıza giren teknolojik aletler, onların  kullanımı, bunlardan doğabilecek sorunlar ile nasıl baş edebilecekleri konusunda eğitim verilerek destek olunabilir. 
Bunun akabinde öğrencilere ve ailelere, her iki grup tarafından anlaşılılabilecek uygun bir dil ile; telefonların, tabletlerin okullarda ve evlerimizde bilinçli kullanımına, güvenliğine yönelik eğitim seminerleri verilebilir.
İngiltere'de London School of Economics ,akıllı telefonların sınıf içinde yasaklanmış olduğu ya da olmadığı okullarda öğrenci başarısını ölçmeye yönelik bir araştırma yapmış. Buradan çıkan bulgular göstermiştir ki cep telefonlarının sınıflarda yasaklanmış olduğu okullarda:
1. Öğrenciler öğretimden; öğretimi -ekstra bir hafta daha- uzatmış kadar faydalanmışlardır.
2. Dezavantajlı bir altyapıdan gelmiş, düşük başarı öyküsüne sahip çocukların,  eskisine göre derslerde çok daha fazla başarı göstermişlerdir ( The Psychologist, vol:28 ).
Kisaca görülüyor ki telefonların ders ortamına alınmaması öğrenci başarısını artırmıştır.

Evlerimizde, aileler düzeyinde
Ben bu konuda en büyük görevin ailelere düştüğüne inanıyorum. Çocukları ile bugüne değin karşılıklı güven ilişkisini kurabilmiş olmaları her iki taraf açısından da bir avantaj olacaktır.
Evlerdeki teknolojik aletlerin, internetin kullanımı ve güvenliği konusunda gerekli önlemler alınmış, ev üyleri yaşlarına uygun olarak eğitilmiş olmalıdır. 
Teknolojik aletlerin kullanımına yönelik evlerindeki sınırları netleştirmeli ve bu davranışların özümsenmeleri  sağlanmalıdır. Tıpkı arabaya bindiklerinde kemerlerini takma, caddeye çıktıklarında yaya geçitlerini kullanma, sofraya oturmadan önce ellerini yıkama alışkanlıklarını içselleştirmeleri  vs gibi. Evlerimizde getirebileceğimiz sınırlara örnek olarak: teknolojik aletleri yatak odalarına taşımamak, uykudan en az yarım saat önce kapatmış olmak , kullanım saatlerini netleştirmek, bu aletleri yemek sofrasına taşımamak gibi aile içi kurallar sıralanabilir. 

Japonya'da evlerde cep telefonlarının çocuklar tarafından kullanımına yönelik bir uygulama örneği de şöyle: İngiltere'de yapılan çalışmaya benzer bir uygulama da 2014 yılında Japonya'nın Kariya şehrinde  6-15 yaş çocuklarına yönelik yapılmıştır. Bu çalışmada akşam 9 dan sonra çocukların cep telefonlarını kullanılmasına yasak getirilmiştir. Çünkü Japonya'da yapılan anketlere göre 10 ile 17 yaşları arasındaki çocuklar gün içinde averaj olarak 107.4 dakika telefonda zaman geçirmektedir. Bu çocukların % 40 ının ise 2 saatten daha fazla telofonda zaman geçirdiği gözlenmiştir. Bu yasak ile çocukların telefonda daha az vakit geçirerek daha sağlıklı yaşamaları hedeflenmiştir. Diğer bir tarafdan ise akıllı telefonda indirilen uygulamalar aracılığı ile çocuklara yönelik potansiyel tacizleri önlemeyi amaçlamışlardır (Telegraph, 2014).

Ailemizde, okullarımızda başlatacağımız bu sağlıklı eğitim hiç şüphesiz gelecekte gençlerin iş dünyasındaki verimlerine de yansıyacak, toplum üzerinde pozitif etkisini mutlaka gösterecektir.  
Son olarak kendimize bu konuda farkındalık kazandırabilme ümidiyle sizleri bir minik bir teste davet ediyorum ( Psychology Today, Dale Archer). Değerlendirmeyi ise vicdanlarımıza bırakıyorum :) 

1.Telefonuz ona kolayca ulaşabileceğiniz mesafeden uzak iken kaygı duyuyor musunuz? (Cebinizden, elinizin altından vb.)  
2.Sürekli yeni mesajınız var mı diye kontrol etmek ve anında cevap vermek ihtiyacı duyuyor musunız?  
3. Bazen telefonunuzdan titreşim sesi gelmiş gibi hissediyor sonra aslında yanıldığınızı "yanlış alarm" olduğunu farkettiğiniz oluyor mu? 
 4. Facebook sayfanızı, tweetlerinşzi ya da mesajlarınızı kontrol etme telaşınız yüzünden karşınızda konuşan kişiyi dinlemediğiniz, neyden bahsettiği bile bilmediğiniz oluyor mu? 
5. Okuldaki başarınız düşüyor mu? Bunun için, okuldayken sosyal medyanızı bloke edebileceğiniz bir app in varlığından haberdar mısınız? 
6. Evden çıktınız, çıkalı neredeyse yarım saat olmuş ve telefonunuzu unutmuş olduğunuzu farkediyorsunuz kendinizi dönüp almak zorunda hissediyor musunuz? 

 Sevgilerimle

No comments:

Post a Comment