Geçtiğimiz haftalarda duyurusu yapılan bir başarı yüzümüzü güldürdü, geleceğe yönelik umutlarımızı yeşertti. Orhan Pamuk'un 2006 yılının ekim ayında aldığı ilk nobel edebiyat ödülünden sonra 2015 de ikinci nobel ödülünü ülkemize kimya dalında prof. Dr. Aziz Sancar kazandırdı. Pek çok göz Azız Sancar'a yöneldi onun yaşam öyküsünü merak etti. Kimdi? Neler yapmıştı bugüne kadar? Nobele yolculuğu nasıl olmuştu? Merak eden o gözlerden bir çifti de benimdi. Google 'da Azız Sancar yazdı hemen parmaklarım. İç ve dış basındaki yazılmış makalelere gitti gözlerim. Mardin'de doğmuştu, 10 kardeştiler ( ikisi bir başka anneden) .Orta okul ve liseyi Mardin'de bitirmiş, üniversite eğitimi için İstanbul'a gitmiş Cerrahpaşa Tıp Fakültesini dereceyle bitirmişti...Ben bunları okurken pek çok başka soru aklımdan geçiyordu. İlk çocukluk yıllarına ait anılarını merak ediyordum mesela, gençlik yılları nasıl geçmişti? Bugüne değin onu motive eden unsurlar, değerler neler olmuştu? Karşısına çıkan engeller? Kazandıkları - Kaybettikleri? Hayal kırıklıkları var mıydı? Korkuları? Kısaca başarı yolundaki "Güller ve dikkenler " neler olmuştu? Bu sorularımdan bir kısmının cevabı, Hürriyet gazetesine vermiş olduğu röportajda karşıma çıktı. Evet pek çok başarıya imza atmıştı ama bunlara erişmek o kadar da kolay olmamıştı! Çocukluk yıllarında; şivesi ile ilgili yaşadığı sıkıntı ile kendi dünyasına çekilmiş ve bir süre okulda susmayı tercih etmişti !İlerleyen yıllarda üniversitelerinden birinde hocalık görevi verilecek ABD 'den geriye yollanmış, hedeflerine ara vermek zorunda kalmıştı! Memleket ve ailesine olan özlemi ile mücadele etmesi gerekmişti...
Yaşadığı onca zorluk ya da engelin üstesinden gelmiş; herşeye rağmen doğru bildiği yolunda hedeflerinden vazgeçmemiş, nobele giden bir yaşam öyküsü okuyordum . Aziz Sancar'dan yol çıkıp literatürde başarı öykülerinin arkasındaki engellere bir bakmak istedim.
Thomas Edison mesela; bir şeyin nasıl yapılamayacağının 10,000 yolunu bulmuştu ve onca başarısız denemenin karşısında dimdik durmuş, evet şimdi hedefime biraz daha yaklaştım demişti.
Bugün hemen hepimizin çok iyi bildiği çocuklarımızın başucu kahramanlarından biri olmuş "Mickey Mouse" karakterinin yaratıcısı,"Disney World" ün kurucusu Walt Disney'in ihtiyacı olan finansaldesteği buluncaya kadar 302 kez kapılar yüzüne kapanmıştı !
Gençlerimizin yakından bildiği ve takip ettiği Harry Potter karakterinin yazarı J, K. Rowling'in "Harry Potter ve Felsefe Taşı"adlı kitabı 12 yayın evi tarafından reddedilmişti.
Kendi içimize geri döndüğümüzde sizlerle gene iyi bildiğimiz iki ismi daha paylaşmak isterim: Biri Betûl Mardin diğeri Acun Ilıcalı.
Halkla iliskiler kavramının Türkiye'deki temelini Betûl Mardin atmıştır. Bu alanda bir çok başarının altında imzası vardır. Çocukluğundan itibaren bir çok engelle karşılaşmıştı Betûl Mardin. Daha dünyaya gözlerini ilk açtığında ailesinin onu değil bir erkek evladı dört gözle beklediklerini bilmiyordu! Dolayosıyla beklenmeyen kız çocuğu olarak gelmişti dünyaya ! Bundanmıdır bilinmez ama 4 yaşına kadar konuşmamıştı Betûl Mardin. Konuşmaya başladığında ise kekeliyordu. İsviçreli dadısından çok dayak yemişti,-Yediği bu dayakların beyninde hasara sebep olduğunu yıllar sonra öğrendi ! Kekemelik dolaysıyla alaya edilmesi, dadısından dayaklar yemesi, onu daha çocuk yaşlarında kendi kendine bir karara götürmüştü. Kekemelikten kurtarmalıydı kendini. Bulduğu çözüm yolu ıle de kendine verdiği sözü tuttu ve kekemelikten kurtuldu. Hayatında 2 kez ailesi iflas etmişti daha sonraşarı Mısır'da sahip olduğu tüm mal varlığı bir günde kaybettiğini öğrenmişti! Çalışma kararı almış ve varolan yeteneklerini, bilgisini çalışma hayatına geçirmişti. Lise mezunuydu ama bir üniversite dekanı kapısını çalıp, üniversitelerinde Halkla ilişkiler dersi vermesini istmişti ( o sırada dekan da karşısındaki başarılı hanımın üniversite mezunu olmadığını bilmiyordu!) Betûl Mardin bu yaşadıklarının karşısında genç kızlara, kadınlara şu tavsiyeyi vermek istemiştir:"Bir kenarda mutlaka ,gerektiğinde yapabileceğiniz, bir mesleğiniz olsun ". Ayşe Arman ile yaptığı bir röportajında başka bir tembihi daha vardır "Hayatını sen ele al, sen güçlendir, sen şekillendir, yoksa senin yerine bir başkası yapar!".
Ünlü yapımcı, sunucu ve girişimci Acun Ilıcalı ise iş dünyasında hızla büyürken izleyicilerinin çevresindekilerin sevgi yumağını da hep büyüttmeyi başarmıştır. Çok erken yaşlarda büyük başarıları yakalamış, sayılı zenginler arasına girmiştir. Ama biliyor muydunuz ki Acun Ilıcalı okul yıllarında 10 dersten ikmale kalmıştır her yıl ve hiç sınıfta kalmamıştır. Universite sınavını tam üç kez kazanmış ama 7 yıl boyunca devam ettiği üniversite eğitimini mezun olmadan bırakmıştır! Bir kot dükkanı açmış ama iflas etmiştir! Bununla birlikte Acun Ilıcalı hayatındaki en büyük travmalarını kaybettikleri ile yaşamıştır savaşını o yıllarda vermiştir! Her ne yaşadıysa her defasında toparlanmayı başarmış, daha büyümüş, sizlere televizyonlarınızda hoş vakit geçirmebize aracı olmuştur! 36 yaşında vergi rekortmeni olmuş, Show Tv'nin 81 il 81 okul adlı sosyal sorumluluk projesinde yer almış ve programda 3 miyon 725bin 563 YTL yardım toplanmasını sağlamıştır. Nazenin Tokuşoğlu'nun Haber Türk'teki röportajında"hayatımdaki tüm negatiflikler pozitif sonla bitti" demiştir Acun Ilıcalı.
Sanki yukarıda ismini andiğımız tarih defterine imzasını atan değerli şahsiyetler bize negatifliklerdir sizi başarılarınıza götürecek; karşılaştığınız engellerdir, temel taşlarını atan başarı yollarınıza. Güllerin olduğu yerde dikkenlerin olması kaçınılmazdır yeter ki biz o gülü isteyelim! Ve daha da önemlisi yeter ki ailemiz sevdiklerimiz bizim yanımızda dursun bir şekilde. Bunlar gbi pek çok başarının arkasında; saysız yenilgileri, ardından da sayısız ayağa kalkışları görebilirsiniz!
Sizlerle bu başarı öykülerini buradan paylaşmaya devam edeceğim isterim ki siz de bunları bir yemek masasında, bir uzun araba yolculuğunda, bir rehberlik seminerinde gençlerimizle çocuklarımızla paylaşın. Hikayeler paylaştıkça zenginleşir, denemelerimiz bu hikayelerden güç alır!
Sağlıcakla ve sevgiyle kalın