Sunday, 18 October 2015

Engeller sizi nereye götürür?


Geçtiğimiz haftalarda duyurusu yapılan bir başarı yüzümüzü güldürdü, geleceğe yönelik umutlarımızı yeşertti. Orhan Pamuk'un  2006 yılının ekim ayında aldığı ilk nobel edebiyat ödülünden sonra 2015 de ikinci nobel ödülünü ülkemize  kimya dalında prof. Dr. Aziz Sancar kazandırdı. Pek çok göz Azız Sancar'a yöneldi onun yaşam öyküsünü merak etti.  Kimdi? Neler yapmıştı bugüne kadar? Nobele yolculuğu nasıl olmuştu?  Merak eden o gözlerden bir çifti de benimdi. Google 'da Azız Sancar  yazdı hemen parmaklarım. İç ve dış basındaki yazılmış makalelere gitti gözlerim.  Mardin'de doğmuştu, 10 kardeştiler ( ikisi bir başka anneden) .Orta okul ve liseyi Mardin'de bitirmiş, üniversite eğitimi için İstanbul'a gitmiş Cerrahpaşa Tıp Fakültesini dereceyle bitirmişti...Ben bunları okurken pek çok başka soru aklımdan geçiyordu. İlk çocukluk yıllarına ait anılarını merak ediyordum mesela, gençlik yılları nasıl geçmişti? Bugüne değin onu motive eden unsurlar, değerler neler olmuştu? Karşısına çıkan engeller? Kazandıkları - Kaybettikleri?  Hayal kırıklıkları var mıydı? Korkuları?  Kısaca başarı yolundaki "Güller ve dikkenler " neler olmuştu? Bu sorularımdan bir kısmının cevabı, Hürriyet gazetesine vermiş olduğu  röportajda karşıma çıktı. Evet pek çok başarıya imza atmıştı ama bunlara erişmek o kadar da kolay olmamıştı!   Çocukluk yıllarında; şivesi ile ilgili yaşadığı sıkıntı ile kendi dünyasına çekilmiş ve bir süre okulda susmayı tercih etmişti !İlerleyen yıllarda üniversitelerinden birinde hocalık görevi verilecek ABD 'den geriye yollanmış, hedeflerine ara vermek zorunda kalmıştı! Memleket ve ailesine olan özlemi ile mücadele etmesi gerekmişti...  

Yaşadığı onca zorluk ya da engelin üstesinden gelmiş; herşeye rağmen doğru bildiği yolunda hedeflerinden vazgeçmemiş, nobele giden bir yaşam öyküsü okuyordum . Aziz Sancar'dan yol çıkıp literatürde başarı öykülerinin arkasındaki engellere bir bakmak istedim. 

Thomas Edison mesela;  bir şeyin nasıl yapılamayacağının 10,000 yolunu bulmuştu  ve onca başarısız denemenin karşısında dimdik durmuş, evet şimdi hedefime biraz daha yaklaştım demişti. 

Bugün hemen hepimizin çok iyi bildiği çocuklarımızın başucu kahramanlarından biri olmuş "Mickey Mouse" karakterinin yaratıcısı,"Disney World" ün kurucusu  Walt Disney'in ihtiyacı olan finansaldesteği  buluncaya kadar 302 kez kapılar yüzüne kapanmıştı ! 

Gençlerimizin yakından bildiği ve takip ettiği Harry Potter karakterinin yazarı J, K. Rowling'in  "Harry Potter ve Felsefe Taşı"adlı kitabı 12 yayın evi tarafından reddedilmişti.   

Kendi içimize geri döndüğümüzde sizlerle gene iyi bildiğimiz iki ismi daha paylaşmak isterim: Biri Betûl Mardin diğeri Acun Ilıcalı.   

Halkla iliskiler kavramının Türkiye'deki temelini Betûl Mardin atmıştır. Bu alanda bir çok başarının altında imzası vardır. Çocukluğundan itibaren bir çok  engelle karşılaşmıştı Betûl Mardin. Daha dünyaya gözlerini ilk açtığında ailesinin onu değil bir erkek evladı dört gözle beklediklerini bilmiyordu! Dolayosıyla beklenmeyen kız çocuğu olarak gelmişti dünyaya ! Bundanmıdır bilinmez ama 4 yaşına kadar konuşmamıştı Betûl Mardin. Konuşmaya başladığında ise kekeliyordu. İsviçreli dadısından çok dayak yemişti,-Yediği bu dayakların beyninde hasara sebep olduğunu yıllar sonra öğrendi ! Kekemelik dolaysıyla alaya edilmesi, dadısından dayaklar yemesi, onu daha çocuk yaşlarında kendi kendine bir karara götürmüştü. Kekemelikten kurtarmalıydı kendini. Bulduğu çözüm yolu ıle de kendine verdiği sözü tuttu ve kekemelikten kurtuldu. Hayatında 2 kez ailesi iflas etmişti daha sonraşarı Mısır'da sahip olduğu tüm mal varlığı bir günde kaybettiğini öğrenmişti! Çalışma kararı almış ve varolan yeteneklerini, bilgisini çalışma hayatına geçirmişti. Lise mezunuydu ama bir üniversite dekanı kapısını çalıp, üniversitelerinde Halkla ilişkiler dersi vermesini istmişti ( o sırada dekan da karşısındaki başarılı hanımın üniversite  mezunu olmadığını bilmiyordu!) Betûl Mardin bu yaşadıklarının karşısında genç kızlara, kadınlara şu tavsiyeyi vermek istemiştir:"Bir kenarda mutlaka ,gerektiğinde yapabileceğiniz, bir mesleğiniz olsun ". Ayşe Arman ile yaptığı bir röportajında başka bir tembihi daha vardır "Hayatını sen ele al, sen güçlendir, sen şekillendir, yoksa senin yerine bir başkası yapar!".  

Ünlü yapımcı, sunucu ve  girişimci Acun Ilıcalı ise iş dünyasında hızla büyürken izleyicilerinin çevresindekilerin sevgi yumağını da hep büyüttmeyi başarmıştır. Çok erken yaşlarda büyük başarıları yakalamış, sayılı zenginler arasına girmiştir. Ama biliyor muydunuz ki Acun Ilıcalı okul yıllarında 10 dersten ikmale kalmıştır her yıl ve hiç sınıfta kalmamıştır. Universite sınavını tam üç kez kazanmış ama 7 yıl boyunca devam ettiği üniversite eğitimini mezun olmadan bırakmıştır! Bir kot dükkanı açmış ama iflas etmiştir! Bununla birlikte Acun Ilıcalı hayatındaki en büyük travmalarını kaybettikleri ile yaşamıştır savaşını  o yıllarda vermiştir! Her ne yaşadıysa her defasında toparlanmayı başarmış, daha büyümüş, sizlere televizyonlarınızda hoş vakit geçirmebize aracı olmuştur! 36 yaşında vergi rekortmeni olmuş, Show Tv'nin 81 il 81 okul adlı sosyal sorumluluk projesinde yer almış ve programda 3 miyon 725bin 563 YTL yardım toplanmasını sağlamıştır. Nazenin Tokuşoğlu'nun Haber Türk'teki röportajında"hayatımdaki tüm negatiflikler pozitif sonla bitti" demiştir Acun Ilıcalı.   

Sanki yukarıda ismini andiğımız tarih defterine imzasını atan değerli şahsiyetler bize negatifliklerdir sizi başarılarınıza götürecek; karşılaştığınız engellerdir, temel taşlarını atan başarı yollarınıza. Güllerin olduğu yerde dikkenlerin olması kaçınılmazdır yeter ki biz o gülü isteyelim! Ve daha da önemlisi yeter ki ailemiz sevdiklerimiz bizim yanımızda dursun bir şekilde. Bunlar gbi pek çok başarının arkasında; saysız yenilgileri, ardından da sayısız ayağa kalkışları görebilirsiniz! 

Sizlerle bu başarı öykülerini buradan paylaşmaya devam edeceğim isterim ki siz de bunları bir yemek masasında, bir uzun araba yolculuğunda, bir rehberlik seminerinde gençlerimizle çocuklarımızla paylaşın. Hikayeler paylaştıkça zenginleşir, denemelerimiz bu hikayelerden güç alır!  

Sağlıcakla ve sevgiyle kalın  

Friday, 9 October 2015

Mesleki tercihlerinizin öncesi ve sonrasında püf noktalar!


Pek çok genç üniversiteden mezun olup da iş bulma vakti geldiğinde doğal olarak kendi alanında çalışmak ister ancak iş başvurularını yaparken "deneyiminiz var mı? " sorusu ile karşı karşıya kalır! Tabi ki bu durum onların mezuniyet sevincine gölge düşürür. Alanlarında başvurdukları hiç bir kurum kendilerine iş vermeyince nasıl deneyim kazanabileceklerdir? Bu aşamada akla gönüllü çalışmak gelir! 
Onu takibeden soru da gönüllü çalışan bu gençlerin, geçimlerini nereden sağlayacaklarıdır!  Bir seçim yapmaları gerekir; ya kariyerlerinin arkasından gidecek ya da geçimlerini sağlayacaklardır. Olmadı yarım gün çalışabilecekleri bir iş bulabilirler ise, ozaman aynı zamanda  gönüllü çalışarak deneyim kazanabileceklerdir. Diğer bir tarafdan da sosyal hayatlarını  bir yerlere sıkıştırmak zorundadırlar!  

Yukarıda sergilemeye çalıştığım , ,üniversiteden yeni mezun olan bir kişinin içinde bulunduğu psikolojik ve sosyal durumu, bir çok mezun yaşamaktadır. Dolayısıyla kariyer seçme aşamasındaki gencin kararını verirken, bu durumu göz önünde tutması ve hazırlıklı olması, mezuniyet sonrasındaki hedeflerini planlamada önemlidir. Karşılaşılan bu manzara ve alınması gereken tedbir sadece bizim ülkemiz için değil, başka ülkeler için de geçerlidir.    

The Sunday Times'da High Fliers adlı araştırma şirketinin genel müdürü Martin Brichall üniversite mezunlarının istihdamına yönelik araştırma sonuçlarından bahsediyor.    Elde edilen sonuçlar gösteriyor ki, mezun olduktan sonra kendi mesleğinizde istihdam edilebileceğiniz en güvenilir alan sağlık sektörü. Tıp, dişçilik, veterinerlik, hemşirelik, radyografi, gibi bölümlerden mezun öğrencilerin kendi mesleklerinde bir işe yerleştirilme oranı %95 İn üzerindedir:  sonuçlara göre sağlık sektörünü, mühendislik alanı takip etmektedir.  Mezuniyet sonrası istihdama yönelik bahsi geçen araştırmada iki farklı başlık altında istatistik sonuca bakılmış:  1.öğrencilerin mezun oldukları alana göre göre bu alanlardan en iyi ve en kötülerinin sıralaması  
2. Öğrencilerin mezun olduğu üniversiteye göre ve bu üniversitelerin en iyi en kötülerinin sıralaması. 
Ben bu yazımda mezun oldukları alana göre ortaya çıkan sonuçlardan özellikle en iyi istihdam veren alanlara değindim. 

En hizli istihdamın sağlandığı meslekler ya da alanlar ve istatistiksel sonuçları: 1.doktorluk %99.3  2.dişçilik %98.9  3. hemşirelik %96.3  4. radyografi %95.2 5. veterinerlik 95.1  6.fizyoterapi %92. 7.farmakoloji ve eczacılık %91.3  8.emlak ve emlak yönetimi %82.6   9.yapı inşaatı  %82.2 10. İnşaat mühendisliği  %81.9  

Yukarıdaki sonuçları gözden geçirip değerlendirdiğimizde  bu araştırma ile örtüşebilen ülkemize ait istatistiksel bir araştırma şuan da elimizde olmasa da yapılmış başka istatiksel çalışma ya da gözlemlerden tahmin edebiliriz ki yukarı da sıralamış olduğum meslekler istihdam noktasında biz de de benzer nitelikler taşımaktadır.  

Uzmanlar; bu araştırmalardan yola çıkarak gençlere, tercihlerini yaparken acele etmemelerini öneriyor. Gelecekte yapmak istedikleri mesleklerin onlara ne gibi fırsatlar sunacağını gözönünde bulundurmaları gereğini vurguluyor.   

Benim sizlere önerilerim, tercihlerinizi yaparken mezun olacağınız bölümün istihdam şartlarına, profesyonel çalışma hayatına geçebilmeniz için ne kadar bir süreye ya da niteliklere ihtiyacınız olduğuna mutlaka bakmanızdır. Bu ve benzeri bulgulara ulaştıktan sonra da mesleğinizde çalışmaya başlayıncaya kadar geçen süreçte çıkabilecek harcamaların yaklaşık maliyetini hesap edip  hazırlıklı olmanızdır.  Bu noktada ülke seviyesinde mesleki rehberlik servislerimize yönelik çalışmalarımızı artırmamız gerektiğine inanıyorum. Bu hizmetlere daha fazla yoğunlaşmamızın gerek istihdama gerekse mutlu çalışma hayatına doğru olumlu yönde faydasının bariz olacağına inanıyorum. Söyle ki:

Ortaokul ve liselerimizde kariyere yönelik doğru tercih çalışmalarının yanı sıra; üniversitelerimizin rehberlik servislerinde de mezun olacak öğrencilerimize, mezuniyet sonrası işe yerleştirilmelerine yönelik çalışmalar çoğaltılabilir. Öğrencilerin bu servisleri daha sıklıkla ziyaretine yönelik teşvik çalışmaları yapılmalıdır. Böylece onlara; bölümlerinden memnun olup olmadıkları, var olan potansiyellerinin ne kadarini kullanıp kullanamadıkları , profesyonel hayata yönelik planlarının neler olduğuna yönelik çalışmalar ile farkındalık kazanmalarına yardımcı olunabilir. Öğrencilik süresince gönüllü çalışmalara ya da yarım gün yapabilecekleri işlere yönlendirilebilirler.   

Mesleki rehberlik konusunda öğrencilerimize, ailelere  destek ve farkındalık kazandırmak maksatlı daha bir çok bilgi ve fikir paylaşımına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bu doğrultudaki yazılarıma ve araştırmalarıma devam edip sizlerle "psikoloğunuzun mutfağında" paylaşacağım.

Sevgilerimle  

Sunday, 4 October 2015

Kariyer seçimi yolunda çocuklarımız, biz, hepimiz


Merhabalar

Bu yazımda sizlere "kariyer seçimi " yolunda çocuklarımızla neler yaşayabileceğimiz ve bu konuda onlara nasil yardim edebileceğimiz noktasında  bir giriş yapmak, genel bir çerçeve sunmak  istedim.

Yeni eğitim ve öğretim yılının henüz başında iken; eğitimciler, aileler ve gençler ile yapılabilecek işbirliği; bilinçlendirme, farkındalık kazandırma çalışmaları sayesinde kariyer yolundaki hedeflere doğru güçlü temeller atma fırsatını yakalayabileceğimizi dolayısıyla daha mutlu bir geleceğe hazırlık yapmış olacağımızı düşünüyorum. 

Çocuklarımızın sahip olduğu çevre; dünyaya geldikleri ilk günden itibaren onlar için sağlıklı bir yaşam, iyi bir eğitim, mutlu bir gelecek verme gayretinde olur. Hatta bu çevre; çocuklarına  kendi hayalini kurup da erişemediği imkanları, fırsatları sunmak ister! 

Daha küçücük yaşlarda "büyüyünce ne olacaksın?" sorusunu duymaya başlar çocuklarımız. Biz büyükler de daha o yıllardan verecekleri cevabın heyecanını yaşar, hayallerini kurarız. İlk dişleri çıktığında partiler düzenleriz onlara. Bu partinin önde gelen oyunlarından biri olan "gelecekteki mesleklerini tahmin oyunu " oynarız. Çocuğumuzun önüne "makas, kalem, kitap, top vb."eşyaları yerleştirir sonra da  bunlardan birini seçmesini bekleriz. Çocuk eğer topu seçerse "futbolcu",  makası seçerse " terzi" kalemi seçerse "öğretmen" vb olacak der, sonra onun o halini düşünüp neşeleniriz.

Bu kadar da erken yaşlarda bu konuyu kafamıza takmamıza rağmen, çocuklarımız liseli yıllara geldiğinde hala hangi bölüme yönelecekleri konusunda hangi dersleri seçecekleri konusunda bir çatışma yaşar. Lise bitip de ardından üniversite başvuru formu önüne geldiği zaman gene çatışma içindedir. "Acaba hangi alanı seçsem" diye düşünür bu defa!

Bu durum gençlerimizi olduğu kadar onların çevrelerindeki yetişkinleri de stres altına alır. Bu konuyla ilgili pek çok görüş gelmeye başlar önlerine! Bu defa genç bilinç altında biran önce karar verip,  tercih formunu doldurmak, bu belirsizlikten kurtulmak ister. Artık üniversite tercih formu dolmuş, sonuçlara yönelik telaş başlamıştır. Kafalarında pek çok soru birbirini kovalamaktadır:

"Acaba seçeneklerim gerçekçi oldu mu?"
" Sıralamamı doğru yapabildim mi?"
" Kaçıncı tercihimi kazanacağım?" 
..
gibı sorular uzar gider.

Derken tercih sonuçları belli olur ve genç üniversiteye başlar. Bu gençlerden bazılarının karasızlığının devam etmekte olduğunu görürsünüz. üniversitedeki ilk yılını aklında; "bu sene sınavı bir daha denesem mi?" sorusu ile geçirir! Bazıları da artık son seneye gelmiştir ama zihninden geçen sorular , yaşadığı belirsizlikler bitmemiştir: 

" Üniversite bitmek üzere şimdi ne yapacağım? "   
"Meslek hayatıma nereden. başlayacağım?" 
"Mastır yapmalı mıyım? Yapacaksam Nezaman başlamalıyım?
 "Yabancı dil sorunumu nasıl çözeceğim? Yurt dışına mı çıksam?" 

gibi sorularla doludur kafası.Dikkat ederseniz burda gencin yaşıyor olabileceği maddi endişelerden hiç bahsetmedim!

Bir an önce içinde bulunduğu belirsizlikten kurtulmak ister ama bunu nasıl yapacaktır?

Yukarıda kelimelerle çizmiş olduğum tablo kendi başımıza gelmemişse bile yakınlarımızdan birilerinin başına mutlaka gelmiştir ve buna bizler de az çok şahit olmuşuzdur. Oysa yolun daha başından sormaya başlamamış mıydık? Büyüdüğün zaman ne olacaksın? sorularını sormaya. Peki şimdi hala bu belirsizlik niye ? İpin ucunu kim nerede kaçırmıştır? Elbetteki bu sorunun tek bir cevabı ve tek bir nedeni yoktur.

Bu yolda ülke olarak, üniversiteler, öğretmenler , aileler olarak hangi düzeyde olduğumuzun; mesleki rehberlikte nekadar deneyim kazanmış olduğumuzun ve işbirliği içinde olup olamadığımızın önemi büyüktür. 

Herşeyden önce bugün bulunduğumuz seviyeyi iyi analiz edip mesleki rehberlikte dünya ile yarışır konuma gelmek, güncellenmek üzere  ihtiyaçlarımızın neler olduğunu tesbit etmeliyiz. Daha sonra yapılması gerekenlerin kararını verip görev dağilımı yapmalıyız. Mesela milli eğitim,  yeni öğretim döneminden önce "mesleğe hazırlama  programını" gözden geçirip güncellenmiş hali ile okul müfredatına sunabilir. Okul müdürü bu müfredatın en iyi şekilde işlemesi için rehber öğretmene destek olabilir. Rehber öğretmenler programları doğrultusunda  ailelere ve öğrencilere eğitim  verebilir. Okul, okul dışındaki kurumlarla iş birliği yaparak öğrencilerine  buralarda staj fırsatları  oluşturabilir. Çeşitli meslek gruplarından başarılı kişiler, rol modeller davet edilip öğrencilerle buluşmaları sağlanarak bilgilendirilebilir. Akademik dersler dışında da etkinlikler ya da kulüplerle öğrencilerin kendilerini tanıma fırsatları oluşturulabilir. Üniversitelere geziler düzenleyebilir. Üniversiteler ya da meslek okulları birleşerek kariyer fuarları yapabilir. Bu fuaralarda öğrencilerle yüzyüze konuşma şansı verebilir. Böylece öğrencilerin hedefe yönelik motivasyonları ve ilgileri canlı tutulabilir.   

Şunu da ifade etmeliyim ki okul öncesi ya da sonrası  yaş dönemi çağının kariyer eğitimi kendine özgüdür. Çocuğumuzun kariyer eğitimi yaş ve kabiliyetleri göz önünde bulundurularak verilir.

Yukarıda, İngiltere'de Kent Üniversitesi kariyer servisinin hazırladığı ve benim  Türkçe'ye çevirerek size sunduğum  bir şema görüyorsunuz. 
Bu Şema gençlerimizin kariyer planlarını nelerin etkileyebileceğini gösteriyor. 

Genç okuyucularıma şimdilik tavsiyem: 

* bu grafiği inceleyip kendilerine uygun özelliklerin ya da şartların zihinlerindeki meslekle ne kadar  özdeşleştiğini bulmaya çalışmaları olacaktır.

* gene arzu ederlerse grafikteki her bir başlık altına kendilerini özetleyen  bir yazı yazarak farkındalık edinebilirler. 


Bu yazım ile sizlere  bir ışık tutabilmiş olmayı ve bloğunuzda tabiri caiz ise yeni bir menü sayfası açabilmiş olmayı temenni ediyorum. İlerideki yazılarımda bu menüde gençler ; meslek seçimi yolunda neler yapmalı ya da yapmamalı bulabilecek. Çeşitli meslekler, üniversiteler ve onların tanıtımları vb konularıda daha detaylı bilgilerle  karşılaşabilecek.


Sevgilerimle